İletişim


kolikolik manifesto...

Koliler görüyorum orada ve burada. kimisi küflenmiş, yeşil yeşil. aralara beyazlar serpiştirilirmiş. kokuyu hiç sormayın bile. acımsı, ekşimsi, ne olduğu belirsiz, tatsız bir parfüm gibi… 
kimilerine ise kahverengi bantlarla yamalar yapılmış kolilerin. bazıları soyulmuş, şekilsiz sınırlar çizilmiş adeta bir uçtan diğer uca. yıpranmışlığın verdiği delikleri kapamak adına boşuna çabalanmış, yarım kalmış ucuz bir sanat eseri misali...
bazılarına da eklemeler yapılmış, solmuş gazete dalları ve kartonlar iliştirilirmiş sari sari. muhtemelen biçimsiz olan nesneler içinde estetikten ve öznellikten uzak basit çözümler bulmak için.
koliler görüyorum, nesnesiz bir karanlıkta. çoğunun ağzı kapatılmış, bazılarının ise kapakları aralık; sanki içindekiler kaçmak için debeleniyorlar...
koliler görüyorum istiflenmeyi bekleyen. dört köşe kapakları sonuna kadar açık, bizi bekleyen… ama bildiğimiz kolilerden değil sanırım bunlar. objeleri değil de düşünceleri rafa kaldırmak, sınır(f)landırmak için kurgulanmış ürünler. düşünce fabrikasının dogmatik kolileri bunlar, her tür düşünceyi sığdırmak için varlar. şekilleri, isimleri önemli olmasa da; her ne kadar çirkin ve biçimsiz olsalar da varlar. olacaklar! var oldukları süreçte de toplumlara hakim olacaklar, bireyler için düşünce kalıpları basacaklar.
bizler de sanırım bu kolilerin içindeki zelzeleler oluyoruz. alışılmamış dünyalara, bizi çevreleyen kolilerin dışına adım atma cesaretine sahip olanlar...

...